Продължете към съдържанието

„Senede bir gün“ – Адаптирана книга на турски език (В1)

„Senede bir gün“ („Един ден в годината“) е адаптирана на турски език история, чиито текст е подходящ за четене за изучаващите турски език с ниво на владеене В1. След всяка част на историята има речник на непознатите думи към нея.

Yıl 2005. İstanbul’da, arkadaşlarla beraber, bir çay bahçesine gitmiştik. Oturuyorduk ve çay içiyorduk, komik fıkralar anlatıyorduk, gülüyorduk. Çay bahçesinde neşeli,modern şarkılar çalınıyordu. Fakat birdenbire, neşeli şarkılar durdu ve çok üzücü bir şarkı başladı. İşte bu şarkı:

Gönlümde açmadan solan bir gülsün

Her zaman gamlıyım, her zaman üzgün

Beklerim yolunu, aylar boyunca

Yeter ki gel bana, senede bir gün

Garsona sorduk:

– Ne güzel neşeli şarkılar vardı. Neden bu üzücü ve eski şarkıyı çalıyorsunuz?

– Şuradaki hanım teyze için. Bu hanım teyze buraya senede bir gün gelir. Sevgilisini bekler. Beraber bu şarkıyı dinlerler.

Gerçekten de yan masada yaşlı bir kadıncağız oturuyordu. Bu yaşlı ninenin sevgilisi mi vardı? Üstelik senede bir kez mi buluşuyorlardı? Ne enteresan!

– Peki sevgilisi nerede?

– Bilmiyorum. Hep erkenden gelirdi ama bu sefer geç kalmış galiba.

Bu sırada çay bahçesine kırk yaşlarında bir kadın girdi. Hanım teyzenin masasına gitti. Onunla konuştu.

– Hanımefendi, Leyla Hanım siz misiniz?

– Evet, benim. Buyurun?

– Ben Hüseyin Bey’in kızıyım. Adım Sema.

– Otur, kızım. Hüseyin bana seni anlatmıştı.

Sema Hanım, Leyla Hanım’ın karşısına oturdu. Bir şey söylemek istiyordu ama söyleyemiyordu. Ağlamaya başladı. Gözyaşları içinde şunu söyledi:

– Babamı beklediğinizi biliyorum. Babamın eski sevgilisi ve eski nişanlısı olduğunuzu biliyorum. Babam, her sene bugün bu çay bahçesine gelir sizinle buluşurdu.

– Evet, kızım. Niye bu yıl gelmedi? Bir şey mi oldu? Hasta mı?

– Maalesef babam vefat etti. Benden buraya gelmemi ve size açıklamamı istemişti.

Yaşlı hanım teyze, yani Leyla Hanım, ağlamaya başladı. Bizler de yan masadan bakıyorduk ve şok olmuştuk. Teyzenin yanına gittik ve onu teselli ettik, ona su verdik. Zavallı kadın, Sema Hanım’ın koluna girdi. İkisi beraber gözyaşları içinde çay bahçesinden çıktılar.

Garsona sormak istedik. Garson da ağlıyordu! Garson, masamıza oturdu ve bize olayı anlattı.


  • fıkra – кратка забавна история, анекдот
  • neşeli – весел, радостен
  • üzücü – който натъжава
  • gamlı – мрачен, тъжен
  • teselli etmek – утешавам

Yıl 1950. Kore’de korkunç bir iç savaş var. Kuzey Kore ve Güney Kore birbiriyle savaşıyor. Çin, Kuzey Kore’ye yardım ediyor. Amerika yani ABD, Güney Kore’ye yardım ediyor. O yıl, Türkiye de savaşa katılıyor.

Leyla ve Hüseyin, İstanbul’da oturan iki üniversiteli genç. Birbirlerini seviyorlar ve her gün okuldan sonra İstanbul’un sokaklarında beraber geziyorlar. Evlenmek istiyorlar, aileleriyle konuşuyorlar ama aileleri bunu istemiyorlar. Leyla ve Hüseyin, gizlice nişanlanıyorlar. Nişan yüzüklerini takıyorlar. Ne Leyla’nın ailesi ne de Hüseyin’in ailesi bu durumdan memnun değil. Niye? Bilmiyoruz, kimse hatırlamıyor.

Hüseyin’in askere gitmesi gerek. Önce Samsun’a gidiyor, askeri eğitim için. Her hafta mektup yazıyor ya da telefon ediyor Leyla’ya. Ama Hüseyin, Kore’ye gidiyor. Leyla, çok ama çok ağlıyor.

Hüseyin’in tugayı Kore’ye vardıktan sonra hemen cepheye gidiyorlar. Çinlilerle savaşmaya başlıyorlar. Korkunç bir savaş! Birçok asker ölüyor. Kunu-ri adlı bir yere geliyorlar. Çinliler her yerden ateş ediyorlar. Kunu-ri’nin etrafındaki tepelerde bir sürü Çinli asker var. Bütün gece Çinliler Türk askerlerine, Türk askerleri de Çinli askerlere ateş ediyor. Türk askerlerinin artık cephanesi yok.

Komutanları Tahsin Yazıcı. Tahsin Komutan, askerlerini seviyor ve onların ölmesini istemiyor. Ama biliyor ki bir görevleri var. Kunu-ri’yi düşmana vermemeleri gerek. Tahsin Komutan, askerlerine ‘süngü tak’ diyor. Cephane yoksa, süngü ile savaşacaklar.

Hüseyin ve arkadaşları süngü takıyorlar ve Çinli askerlerle savaşmaya başlıyorlar. Hüseyin’in yanındaki arkadaşları ölüyor. Hüseyin yaralanıyor ve yere düşüyor. Birkaç saat sonra uyanıyor. Çok kan kaybetmiş ama hâlâ yaşıyor. Kunu-ri’de savaş bitmiş. Ayağa kalkmaya çalışıyor ama kalkamıyor. O sırada bazı Koreli köylüler onu buluyorlar. Onu köylerine götürüyorlar. Ona bakıyorlar. Hüseyin bir yıl o köyde kalıyor.


  • korkunç – ужасен
  • iç savaş – гражданска война
  • katılmak – присъединявам се
  • gizlice – тайно
  • askere gitmek – постъпвам в армията
  • tugay – бригада
  • cephe – фронт (в битка)
  • ateş etmek – стрелям
  • cephane – боеприпаси
  • komutan – командир
  • görev – мисия, дълг
  • düşman – враг
  • süngü – байонет
  • yaralanmak – ранявам се

Bu sırada İstanbul’da Leyla endişe içinde. Hüseyin nerede? Niye mektup yazmıyor? Öldü mü? Şehit mi oldu?

İstanbul gazeteleri, Kore’deki savaşı yazıyor. Hüseyin’in tugayının Kunu-ri’de savaştığını, tugaydaki birçok askerin öldüğünü yazıyorlar.

Leyla’nın ailesi, Leyla’nın Hüseyin’i beklemesini istemiyor. O Kore’de şehit olmuş. Onu bekleme artık. Bak, seninle evlenmek isteyen çok zengin bir adam var. Kenan Bey çok zengin, çok iyi bir insan. Unut artık bu çocuğu!

Leyla ne yapacağını bilemiyor. Hüseyin’den hiç haber yok. Herkes onun şehit olduğunu düşünüyor. Tugayda kimse Hüseyin’e ne olduğunu bilmiyor.

Leyla, Kenan Bey’le tanışıyor. Gerçekten de kibar, iyi bir adam. Ona âşık değil ama onunla evlenmeyi kabul ediyor. Leyla ve Kenan evleniyorlar.

Bu sırada Hüseyin, artık iyileşmiş ve Koreli ailesine teşekkür ediyor. Artık Korece biliyor. Onlara teşekkür ediyor, ‘hoşça kalın’ diyor. Kamsa hamnida! Annyonghi keseyo! O köyden ayrılıyor ve tugayına dönüyor. Tugaydaki herkes çok şaşırıyor, çok seviniyor. Bir ay sonra Hüseyin İstanbul’da.

Hemen Leyla’yı görmek, onunla konuşmak istiyor. Ama ailesi ona diyor ki: Leyla iyi bir kız değilmiş. Bak! Seni beklemedi, başka bir adamla evlendi! Unut o kızı! Çok daha iyi başka kızlar var! Ahmet Beylerin kızı Hatice ile evlen. O iyi bir kız!

Hüseyin, Leyla’nın kendisini beklemediğini ve bir başka adamla evlendiğini öğrenince çok üzülüyor. Hatice ile evlenmeyi kabul ediyor. Ona âşık değil ama onunla evlenecek.

Aradan üç yıl geçiyor. Leyla, Kenan’la evli ve çoktan bir oğlu var. Hüseyin, Hatice ile evli ve çoktan bir kızı var, yani Sema Hanım. Leyla ve Hüseyin, bir gün bir dükkânda karşılaşıyorlar. Birbirlerine bakıyorlar, önce hiçbir şey konuşmuyorlar ama sonra bir yere oturup, birbirlerine ne olduğunu anlatıyorlar. O zaman anlıyorlar ki aslında hâlâ birbirlerini çok seviyorlar. Leyla nişan yüzüğünü hâlâ çantasında taşıyor! Hüseyin de kendi nişan yüzüğünü hâlâ cebinde taşıyor!

O sırada dükkâna Leyla’nın kocası Kenan geliyor. Beş dakika sonra da Hüseyin’in karısı Hatice geliyor. Leyla ve Hüseyin’i beraber otururken ve parmaklarında nişan yüzükleriyle görüyorlar.

Aslında ne Kenan Bey ne de Hatice Hanım kötü insanlar. Kenan karısı Leyla’nın, Hatice de kocası Hüseyin’in eski nişanlı, eski sevgili olduğunu anlıyorlar. Bir karar veriyorlar. Bu iki âşık, senede bir gün, nişan yıldönümünde buluşacaklar. Ama senenin kalanı, kendi aileleriyle beraber olacaklar. Leyla ve Hüseyin bunu kabul ediyorlar.

Leyla ve Hüseyin, her yıl nişan yıldönümünde bu çay bahçesine geliyorlar. Artık orada çalışanlar da bu âşıkların hikâyesini biliyor. Onlar için, her yıl sadece bir gün ‘Senede bir gün’ şarkısını çalıyorlar.

Ağarsa saçlarım, solsa yanağım – Дори косите ми да побелеят, а бузите ми да повехнат

Adını anmaktan yansa dudağım – Дори устните ми да изгорят от повтаряне на името ти

Bu aşka canımı adayacağım – Ще посветя живота си на тази любов

Yeter ki gel bana – Само да дойдеш при мен

Senede bir gün, senede bir gün – Един ден в годината, един ден в годината


  • şehit olmak – ставам мъченик – така в турския се описват смъртните случаи във война сред мюсюлманите
  • karar vermek – вземам решение
  • yıldönümü – годишнина
  • senenin kalanı – останалата част от годината

Автор: Бюлент Озгюненел